Lösev
- Gülşan Karademir
- 6 May 2014
- 3 dakikada okunur
“Traş olmak için babamla berbere gittik. Maske vardı yüzümde… Berber bana neden maske taktığımı sordu. Lösemiyim dedim. Uzaklaştı hemen, ben seni traş etmem bana da bulaştırırsın dedi. Allah’tan orda bir adam vardı da anlattı maskenin nedenini… O maske sana hastalık bulaşacak diye değil, sen ona hastalık bulaştırma diye.”
Bu hikayeyi 13. Uluslar arası Lösemili Çocuklar Haftası dolayısı ile 2 Haziranda Sheraton İstanbul Maslak Hotel’de düzenlenen Lösemili Çocuk ve Medya panelinde 13 – 15 yaşlarındaki bir çocuk anlattı. Keşke sadece bir “hikaye” olsaydı…
Lösev bundan 13 sene önce, insanların ölmesini kabullenemeyen bir doktor ve arkadaşları tarafından 10 metrekarelik bir odada kuruldu. 90’larda %20 olan iyileşme oranı bugün %90’nı buldu. Bunun için Üstün Ezel’e ve arkadaşlarına ne kadar teşekkür edilse az.
Üstün Ezel panelde konuşması sırasında, insanlar parası olmadığı için ölmemeli dedi. Yıllar önce farketmişti bunu ki 2000 yılında Lösante’yi kurdu. Bu hastane bugüne kadar 400’ü aşkın lösemili ve kanhastasına ücretsiz tedavi imkanı sağladı. Tiyatro, sinema, resim, müzik, oyun ve bilgisayar odalarıyla, gülen yüzlü personelleriyle birlikte ilaçtan daha etkili umudu yeşerttiler ve yeşertiyorlar.. Hedefleri kalıcı çözümler bulmaktı ve başardılar.
Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası ile 13 yıl önce bir çocuğun Üstün Ezel’e sorduğu bir soruyla başlamış “Herşeyin haftası var. Bizim niye haftamız yok?”. “Doğru” dedi Üstün Bey, onların bir haftası yoktu dünya üzerinde. Bu sorunun ardında çalışmalara başlayan Lösev’in önderliğiyle mayıs ayının son haftası Lösemili Çocuklar Haftası olarak tüm dünyada kutlanmaya başlandı. Lösemili çocuklar için düzenlenen bu haftada, çocuklar farklı bölgelere götürülüyor ve oralarda etkinlikler düzenleniyor.
İlk sloganları “Lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır.” olmuştu. “Kim lösemiyi tedavi etmişki böyle bir sloganla ortaya çıktılar.” diyenler de olmuştu. Üstün Ezel “Bunları yapmak zorundaydık.” dedi ve ekledi “Çünki çocukları kaybetmemek zorundaydık.”
Reklam ve tanıtım filmlerinde her zaman gülen yüzlü ve umutlu çocuklar kullanıyor lösev son zamanlarda bazı durumlardan rahatsızlık duymuş. Örneğin; ekranlara çıkarılan kemik iliği hastaları için para toplanması. “Çünkü bu işin bir sistemi var” diyor Üstün Ezel. “O toplanan paralarla sadece bir çocuğun hayatı kurtarılıyor. Halbuki sistemi oturta bilsek bin çocuğumuzu kurtarabiliriz.” Çünkü yılda 1200-1500 çocuk lösemi hastalığına yakalanmakta. Ayrıca medyaya yansıyan bu durum diğer çocukları da etkiliyor. “Ya biz?” diyorlar…
Medyaya yansıyan bu olaylarla ilgili Fatih Portakal "Rating mi, Çocuk mu?" konuşmasında medyanın da artık kendini terbiye ettiğini, herşeyin reyting olmadığının farkında olduğunu söyledi. Bir medyacı olarak reyting için yapılması gerektiğini yaptığını ama onu bir sömürü aracı olarak kullanmamaya çalıştığını dile getirdi Fatih Portakal. Lösev kurucusu Üstün Ezel’e “Büyük İnsansınız” dedi haklı olarak.
İlk haberini 17 yıl önce Ankara’da Doktor Sami Ulus Çocuk Hastanesi bahçesine çadır kurup çocuklarını bekleyen ailelerin dramı ile ilgili yapan İrfan Değirmenci de “Medyanın Löseminin Tanıtımı ve Önlenmesi için Verilen Savaştaki Rolü ve Önemi” adlı konuşma yaptı. “Lösev tedavi edilebilir” sözünü ilk o zaman duyduğunu söyleyen İrfan Değirmenci medyanın da bizim gibi olduğunu söylüyor: Biz nasıl heyecanlıysak medya da öyle heyecanlı, biz nasıl iki yüzlüysek medya da öyle iki yüzlü… İrfan Değirmenci de takılan maskenin Türkiye’de yanlış bilinmesinden şikayetçi.
Doğru anlatılmıyor hatta hiç anlatılmıyor. Aslında doğruyu söylemek gerekirse anlatmak isteyenler anlatıyor da insanlarımız tıkamış kulaklarını… Korkuyoruz, durumu bilmeden çekiyoruz kendi çocuklarımızı maske takmış çocukların yanından “Ya bulaşırsa” diye. Biraz araştırsak ya da sadece anlatılanları can kulağıyla dinleyebilsek farkında varacağız löseminin bulaşıca bir hastalık olmadığını ve bulaşır korkusuyla yapılan bu davranışların umuda ihtiyaçı olan küçük bedenlerin büyük yüreklerini ne kadar kırdığını…
Panelde bir diğer konuşmacı Medyanın Lösemili Çocuk ve Ailesine Psikolojik Etkisi konusuyla Prof.Dr. Aytül Çorapçıoğlu Özdemir’di. “Çocuklar ebeveynlerin ölümsüzlük projesidir.” diyen psikiyatrist yapılan araştırmaya göre Türkiye’de bir kadının günde ortalama 4.5 saat televizyon izlediğini söyledi. Kadınların televizyonda görmek istediği programlarda %62.4 oranıyla en çok sağlık programları var. Sanal ağın en çok bilgiye sahip ansiklopedisi olan vikipedi de ise sağlıkla ilgili haberlerin %90’ının yanlış olduğuna dikkat çeken Aytül Hanım, yapılan araştırmalarda yazılı medyanın da sağlıkla ilgili haberlerde yetersiz olduğunu dile getirdi.
Yıllar önce “gelecek”ler için betondan bir bina inşa eden ve bu betonun içine sevgiyi sığdırabilen bir ekip, Lösev şimdi de Türkiye’nin en donanımlı ONKOLOJİ HASTANESİNİ ve Avrupa’nın ilk ONKOLOJİ KENTİ’ni kurmak için çabalıyor. “İyileşen her çocuk, gülen her anne bizlerin, sizlerin, Türkiye’nin eseridir.” ve “Bir çocuğun hayatından daha önemli ve değerli bir şey olamaz. Bizim tek sevdamız bu ülkenin birbirinden Güzel ve Akıllı çocuklarıdır.Onlara Canımız Feda Olsun…” diyebilen bir kurucuya sahip Lösev için siz de yardımda bulunabilirsiniz.Tek yapmanız gereken Lösev’in internet sayfasına girmek. (www.losev.org.tr / www.birtugladasenkoyarmısın.com)
Geleceğimiz için, çocukları için, yüzleri güldürmek için, insanlık için, hayat için…
Güneşleri yarınları gösterebilmek için “Haydi, Bir Tuğla da Sen Koy!”
Comments