"Bay Kolpert"
- Gülşan Karademir
- 25 May 2014
- 2 dakikada okunur
Birbirinden psikopat iki çift düşünün. Bu psikopat çiftlerden evli olan Edith ile Bastian, evli olmayan çifte yani Sarah ile Ralf’e akşam yemeğine davetliler. Ev sahipliği yapacak olan çift yemek hazırlamak yerine, izledikleri filmdeki adamın neden birisini tüfekle öldürdüğünü değil de neden tüfeği olduğunu merak ederler… Misafirleri bekleyen sürpriz, yemeğe davetli oldukları halde evde yemek olmaması değil; ev sahibi çiftin, Edith ve Sarah’ın iş arkadaşları olan Bay Kolpert’i öldürdükleri iddia etmesidir.
Genç Alman yazar David Gieselmann’ın yazdığı ve Sibel Arslan Yeşilay’ın Türkçeye çevirdiği “Bay Kolpert” ( Herr Kolpert) 23 ve 24 Mayıs tarihlerinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü tarafından mezuniyet oyunu olarak sahnelendi. Yönetmenliği Ülkü Duru tarafından yapılan oyunda, genç ve yetenekli oyuncular Barbara Shirley, Elçin Afacan, Orkun Öngen, Özgün Akaçça ve Peral Filiz sahne aldı.
Oyun etkileyici bir müzikle başlıyor. Sahnede bulunan Ralf’ın pek de normal bir insan olmadığını, ilk dakikalarda aldığı derin nefesler ve dans figürleriyle izleyici anlayabiliyor. Bir süre sonra sahneye gelen Sarah’ında sevgilisi kadar anormal olduğu seziliyor. Sarah seksapalitesini kullanan bir karakter olarak oyunda dikkat çekiyor. Sarah’ın oyun boyunca elinden düşürmeyeceği kırmızı rujunu sürüş şekli onun psikopatlığını vurgulayan bir davranış biçimi olarak kazındı benim aklıma… Oyun izleyiciyi güldürürken izleyicinin içindeki merak duygusunu canlı tutmayı başarıyor. Hatta en önemli konu olan Bay Kolpert’in ölüp ölmediğini öğrendikten sonra bile izleyicideki merak duygusu devam ediyor.
Oyunun bitişiyse pek beklendik bir durum olmadığı gibi aslında çok beklendik bir durum. Her anormal ve normal insanın içinde gizlenmiş bir çıplaklıkla bitiyor. Tabii “anormal”lik ve “normal”lik tartışılacak kavramlar. Oyunda da bahsedilen kaos ve düzenden hangisinin normal hangisinin anormal olduğu pek çözülecek bir durum değil. Kaos mu düzenden meydana gelmiştir yoksa düzen mi kaostan? Her düzen de bir kaosluk ya da her kaosta bir düzen yok mudur? Her normal olarak bahsedilen insanın içinde, anormal olarak adlandırılan gizli bir psikopat bulunmaz mı?
Oyuncular oyun sonunda sahneye koydukları oyunu, devlet terörüne ve işlenen cinayetlere kaza süsü verilmesine karşı oynadıklarını dile getirdiler. Belki de oyunun sonunda olduğu gibi, doğduğumuz zamanki gibi saf ve çıplak olmamız gerek hayata ve insanlara karşı… Belki de hayatın bu kirliliğinin bedenimize geçirdiğimiz kumaş parçalarından, yüzümüze taktığımız çeşitli maskelerden, yüreklerimizdeki kara dumanlı nefessiz kalmış iyiliklerden olduğunu anlamamız gerek… İnsanın ilk doğduğu andaki saf ve çıplak haline geri dönebilmesi, yani “öz”üne geri dönebilmesi gerek. Ancak o zaman cinayetler son bulabilir, ancak o zaman tüm anormal ve normal şeyler birbirinden ayrı bir bütün olduğu normal bir şekilde karşılanabilir.
Oyunu izlemeyenler neyi kaçırdığının farkında değiller ve bu oyunu izleyene kadar da farkına varamayacaklar ama izleyenler neyi kaçırmadığının farkındalar. Yeri geldiğinde güldüren, meraklandıran ve düşündüren bu oyunu başarılı bir şekilde sahneye koydukları için Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünü bir kez daha tebrik ederim.
Özündeki iyiliklere dönebilmiş bir “dünya” için farkındalıklarımızı yitirmememiz dileğiyle….
Bình luận