Abraham Lincoln Hayatı ve "Lincoln" film analizi
- Gülşan Karademir
- 6 Kas 2015
- 11 dakikada okunur
LİNCOLN
Yönetmen Steven Spielberg
Yapımcı Steven Spielberg Kathleen Kennedy
Senarist Tony Kushner
Hikâye Doris Kearns Goodwin tarafından üretilen Team of Rivals: The Political Genius of Abraham Lincoln adlı eser
📷Oyuncular Daniel Day-Lewis Sally Field David Strathairn Joseph Gordon-Levitt James Spader Hal Holbrook Tommy Lee Jones
Müzik John Williams
Görüntü yönetmeni Janusz Kamiński
Kurgu Michael Kahn
Stüdyo DreamWorks Studios 20th Century Fox Reliance Entertainment Participant Media Amblin Entertainment The Kennedy/Marshall Company
Dağıtıcı Touchstone Pictures (Yurtiçi) 20th Century Fox
Çıkış tarihi 8 Ekim 2012 (2012-10-08) (New York Film Festivali) 9 Kasım 2012 (2012-11-09) (ABD)
Süre 150 dk
Ülke ABD
Dil İngilizce
Bütçe 65.000.000 $
Hasılat 220.977.006 $
Film Hakkında
Film, Amerika’nın en sevilen başkanı sıfatına sahip olan Abraham Lincoln’ün son zamanlarını konu alıyor. Film, Doris Kearns Goodwin’in Team of Rivals: The Political Genius of Abraham Lincoln adlı biyografi eserinden uyarlanmış. Köleliği kaldırmak isteyen ve köleliğin kaldırılmasının Amerikan iç savaşını durduracağı öngören Lincoln’ün verdiği mücadele, kişisel ve ailevi yaşantısını da konu alınarak anlatılmış.
Ödülleri
En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ı, Uluslararası AACTA En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, En İyi Yapım Tasarımı Oscar'ı, Beyaz Perde Sanatçıları Derneği En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, BAFTA En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, Beyaz Perde Sanatçıları Derneği En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Altın Küre Drama Dalında En İyi Erkek Sinema Oyuncusu Ödülü, Film Eleştirmenleri En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, AFI Yılın Filmleri, Film Eleştirmenleri En İyi Besteci Ödülü, ABD Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, ABD Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği En İyi Senaryo Ödülü, New York Film Eleştirmenleri Birliği En iyi Erkek Oyuncu Ödülü, Film Eleştirmenleri En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü, Satellite En İyi Sanat Yönetmenliği ve Yapım Tasarımı Ödülü
Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı ve Cumhuriyetçi Parti`nin ilk başkanıdır. Lincoln, Amerikan İç Savaşı'nda Amerika Konfedere Devletleri'ne karşı büyük bir galibiyet elde etti. Ülkenin birliğini korudu ve köleliği bitirdi. 1860 Başkanlık Seçimleri'nden önce savcılık, Illinois[1] Temsilciler Meclisi üyeliği ve bir dönemde ABD Temsilciler Meclisi üyeliği yapmıştır. İki kez de ABD Senatosu'na girmek için adaylığını koymuştur fakat başarısız olmuştur. Lincoln ABD'de köleliğe karşı olduğunu resmen dile getirdi. 1860 yılında Başkanlık için resmen adaylığını koydu. Ertesi yıl oyların büyük çoğunluğunu alarak Cumhuriyetçi Parti'nin ilk başkanı oldu. 1863 yılında köleliğin kaldırılması için gerekenleri ve tedbirler konusunda önlemleri belirtti. Ardından Serbest Bırakma Beyannamesi ve On Üçüncü Yasa değişikliği bildirilince Haziran 1863 tarihinde ABD'den kölelik resmen kalkmış oldu. Lincoln, suikast sonucu ölen ilk ABD başkanı oldu. Tarihsel değerlendirmelerde en iyi ABD Başkanları'ndan biri olarak kabul edilir.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809 tarihinde, Thomas Lincoln ile Nancy Lincoln adında iki eğitimsiz çiftçinin ilk çocuğu olarak Kentucky eyaletinde bir kulübede dünyaya geldi. Abraham ismi annesi Nancy Hanks tarafından konulmuştur ve Lincoln'e ikinci bir isim verilmemiştir. Lincoln'ün soyu, 17. yüzyılda İngiltere'den Hingham, Massachusetts'e göç etmiş olan Samuel Lincoln'e dayanır.
1818'de, Lincoln 9 yaşındayken, annesi Nancy Lincoln süt hastalığından (34) öldü. Kısa bir süre sonra Thomas Lincoln, Saraha Bush Johnston adında bir kadınla evlendi. Lincoln, ekonomik nedenlerden dolayı 18 ay kadar örgün eğitim alabildi. Daha sonra maddi sıkıntılar ve ailesinin kamu arazisinde oturduğu gerekçesiyle Indiana'dan ayrılarak Illinois eyaletine taşındı. Doymak bilmeyen okuma isteğiyle kendi kendisini eğitti. Amerikan ve İngiliz tarihiyle ilgili birçok kitap okudu. Lincoln, aynı zamanda bir güreşçi ve ağaç kesme konusunda yetenekliydi. 1,93 m boya sahipti ve yaşına göre çok güçlüydü.
4 Kasım 1842 tarihinde Lincoln, Mary Todd ile evlendi. Robert Todd Lincoln, 1 Ağustos 1843 yılında Springfield'da doğdu. Onun tek yetişkin yaşa gelebilen oğlu Robert, Harvard Koleji`ne gitti. Diğer çocukları ise genç yaşta öldüler. Edward Baker Lincoln, 10 Mart 1846 tarihinde doğdu ve 1 Şubat 1850 tarihinde ise öldü. William Lincoln ise 21 Aralık 1850 yılında doğdu. 20 Şubat 1862'de Washington D.C'da Lincoln başkanken öldü. Thomas Lincoln ise 4 Nisan 1853'te doğdu, 16 Temmuz 1871 yılında Chicago`da öldü.
1832'de, henüz 23 yaşındayken, Illinois'te Liberal Parti üyesi olarak başarısız bir kampanya ile siyasi kariyerine başladı.
Sangamon nehrindeki gemi trafiğini üstlendi. Daha sonra Kara Şahin Savaşı sırasında milis kuvvetlere kaptanlık yaptı. 1834 yılında, devlet meclisi seçimini kazandı Sir William Blackstone'un İngiltere'nin hukuk sistemini anlattığı, "Commentaries on the Laws of England" adlı kitabı okudu ve hukuk öğretmeye başladı. Bu yıllarda çok başarılı bir avukat oldu. Lincoln, 1841 yılında Whig Partisi`ne William Herndon ile birlikte girdi. Lincoln, 1847 yılında Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi`ne seçildi. Amerika – Meksika savaşı sırasında Başkan James K. Polk`a yaptığı eleştiriler fazla dikkat çekmesine neden oldu. 1848 yılında “Savaşın gereksiz ve anayasaya aykırı olarak başkan James K. Polk tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir metin oylamında 81 demokrata karşı mağlup olan 82 Whig üyesi arasında yer aldı.
Illinois Yüksek Mahkemesi'nde avukatlık kariyerine başlayan Lincoln, birçok davada başarılı olarak o dönemin en başarılı avukatları arasına girmeyi başardı. Lincoln'ün en önemli davası 1858 yılında bir cinayet davası oldu. Lincoln'ün müvekkili William "Duff" Armstrong, James Metzker'i öldürmekle suçlanıyordu.1858 yılında müdafaa ettiği ünlü William \"Duff\" Armstrong davasıyla, hukuk dehasını da ortaya koydu. Farklı ve o zamanlar ender rastlanılan bir taktik kullanmak suretiyle, görgü tanığının yalan söylediğini çiftçi almanağıyla kanıtladı. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca, 5.100'den fazla davada avukatlık yaptı.
1861 yılında ABD Başkanı olarak göreve başlayan Lincoln, ilk olarak köleliği kaldırma sözü verdiği için köleliğin kaldırıldığını açıkladı. 13. Anayasa Değişikliği'yle de bunu başardı. Ama 19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğu bölgelerinde büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde özellikle pamuk, tütün ve şeker kamışı yetiştirilmekte ve gereken işgücü Afrika'dan kaçırılıp getirilen siyah ırktan oluşan kölelerden sağlanmaktaydı. ABD'nin diğer bölgelerinde ekonomi sanayiye yönelmiş ve kölelik ortadan kalkmıştı. ABD'nin batı kesiminde hala yeni eyaletler kurulmaya devam ediyor ve bu yeni eyaletlerin çoğunda kölelik yasaklanıyordu. Bu ortamda güney eyaletleri köleliğin eninde sonunda güneyde de yasaklanacağından endişelenmekteydiler. Bu da güneyin yaşam tarzını kökünden tehdit ediyordu. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Lincoln, seçimi kazanınca güneyli 7 eyalet (South Carolina, Mississippi, Florida, Alabama, Teksas, Georgia ve Louisiana) yeni başkanın köleliği kaldıracağına kesin gözle bakarak hemen ABD'den bağımsızlığını ilan ettiler. Bu eyaletler Jefferson Davis'in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Kısa bir süre sonra buna 4 eyalet (Virjinya, Arkansas, North Carolina ve Tennessee) daha katıldı. Bu toplam 11 eyalet Amerikan İç Savaşı'nda güneyli konfederasyon tarafını oluşturdular. Ülkenin geri kalan kısmı (özellikle kuzeydoğu kısmı) da kuzeyli union "birlik" tarafını oluşturdular. Bir süre sonra iki devlet arasında savaş patlak verdi.
Lincoln, savaşın ancak dikkatli ve hatasız bir şekilde kontrol altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek zorluk savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Ayrıca, eşi hakkında çıkan dedikodular nedeniyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln'e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar Lincoln'ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı. Ancak 1862'nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie'yi kaybetti. Amerikan İç Savaşı'nın ilk yıllarında hiçbir taraf üstünlük sağlayamadı. Her iki taraftan da birçok kayıplar oldu ve her iki taraf da zaman zaman askeri başarılar elde etse de baskın çıkamadı. 1863 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Gettysburg Savaşı önemli bir dönüm noktası oldu. Güneyden 75 bin, kuzeyden 82 bin askerin katıldığı bu kanlı savaşta her iki taraf da askerlerinin yaklaşık üçte birini kaybettiler ama kuzeyliler tartışmasız bir üstünlük sağladı. En sonunda 9 Nisan 1865 tarihinde kuzey orduları güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee'nin ordularını birkaç koldan sardılar ve teslim olmaya mecbur bıraktılar. Aynı yılın Haziran ayında geri kalan bütün güney askerleri de silahlarını bırakarak teslim oldular ve Amerikan İç Savaşı kuzeyin zaferiyle sona erdi. Savaş bitince Abraham Lincoln Güney'i sömürmek yerine onları kalkındırmak için çok sayıda karşılıksız borç teklif etti 1863'te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga'yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. 9 Nisan 1865'te ise, General Robert Edward Lee'nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox'a yakın bir yerde kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi.
John Wilkes Booth, aşırı güneyli taraftarı olan bir aktör ve Konfederasyon adına çalışan Maryland'lı bir casusdu. Booth'un ilk planı Lincoln'ü pazarlık için Konfederasyon hapishanesine kaçırmaktı. Fakat Lincoln'ün 11 Nisan'da siyahların haklarına yönelik yaptığı konuşma sebebiyle planı suikasta çevirdi. Booth, Lincoln ve eşinin Ford Tiyatrosu'nda bir oyun izleyeceklerini öğrendi. Sonrasında planını daha da büyüterek, Başkan Yardımcısı Andrew Johnson ve Dış İşleri Bakanı William H. Seward için de suikastçılar ayarladı. 14 Nisan akşamı Lincoln ve eşi "Our American Cousin" (Amerikalı Kuzenimiz) adlı oyunu izlemek için Ford Tiyatrosu'na geldiler. Yakın koruması Ward Hill Lamon o gün Lincoln istemediği için oyuna gelmemişti. Lincoln oyunu izlemek için özel balkonda yerini aldı. Booth, balkonun arka kısmında bir delik açarak bekledi. Çünkü oyunun en komik anını bekliyordu. Böylece gürültüden dolayı silah sesi fark edilmeyecekti. Booth gülme seslerinin arasında Lincoln'ü başından vurdu ve Albay Henry Rathbone'un çabasına rağmen sahneye atlamayı başardı. Ardından "Sic semper tyrannis!" (Daima tiranlar için) diye bağırarak kaçtı. Suikasttan 12 gün sonra John Wilkes Booth, Federal ajanlar tarafından bulundu. Sonunda da Virginia'da bir ahırda öldürüldü.
Suikastın ardından Lincoln, tiyatronun karşısında Alman bir terziye ait olan eve taşındı. 15 Nisan 1865 sabahı Lincoln hayatını kaybetti. Lincoln'ün cenazesi trenle Illinois'e götürüldü. Lincoln, en büyük ABD başkanlarından biri olarak kabul edilir. Günümüzde Lincoln'ün resmi, 5 Dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üzerinde yer almaktadır. Mezarı Springfield'da bulunan The Oak Ridge Anıtı'ndadır. Ayrıca 1922 yılında yapımı tamamlanmış olan Lincoln Anıtı da Washington, D.C.'dedir.
Steven Allan Spielberg
Filmleri büyük gişe başarıları kazanmış, tüm zamanların en çok hâsılat yapan yapımlarına imza atmıştır. Premiere dergisince film endüstrisindeki en güçlü ve en etkili figürdür. Ayrıca Life dergisi yönetmeni, kendi jenerasyonundaki en etkili kişi olarak liste başı yapmıştır. 70’lerden 90’lara üç önemli döneme damgasını vuran ve uluslararası arenada hit olup en çok gişe başarısı kazanmış Jaws, E.T. ve Jurassic Park filmlerini yönetmiş, sinema endüstrisinin köşe başlarından birini tutan DreamWorks Pictures’ı kurmuştur. Filmlerinde birbirinden farklı temalar kullanmış, macera ve bilim kurgunun en başarılı örneklerine imza atmış, son yıllarda dramatik öğeler üzerine yoğunlaşmış, aile, savaş, ilişkiler ve terörizm konularında filmler çekmiştir. Filmlerinde II. Dünya Savaşı önemli yer tutmaktadır. Spielberg filmleri sayısız kez Oscar'la ödüllendirilmiştir. Orijinal film müzikleri için John Williams’ı seçen yönetmen, en çok Tom Hanks, Harrison Ford ve Richard Dreyfuss gibi oyuncularla çalışmıştır.
1968’de, Universal Studios’ta çalışırken ilk kısa filmi olan Amblin'i çekti. Universal TV başkan yardımcısının 24 dakikalık filmi görmesinden sonra, 21 yaşındaki Spielberg kendisiyle uzun vadeli kontrat imzalanan en genç yönetmen olacaktı. Daha sonraları ona profesyonel anlamda yönetmenlik yolunu açan bu kısa filmin anısına ilk prodüksiyon şirketinin adını da Amblin’ koyacaktı.
1969’da California State University’deki eğitimini Universal Studios’la imzaladığı anlaşma nedeniyle bırakıp, profesyonel olarak yönetmenlik yapmaya başladı.
Spielberg’in Universal Studios’taki ilk işi Joan Crawford’un başrolde oynadığı TV dizisi Night Gallery’ydi. 1977’de hayata gözlerini yumana kadar Spielberg’le yakın dost olan Crawford, kendisiyle röportaj yapmak için Night Gallery’nin setine gelen Detroit Free Press’ten Shirley Eder’e Spielberg için şunları söyledi: “Git onunla röportaj yap, çünkü o tüm zamanların en büyük yönetmeni olacak!”
Universal Studios, Spielberg’ün işlerinden çok memnun kalınca yönetmenle 3 TV filmi için yeni bir anlaşma daha imzaladı. Bunların ilki Richard Matheson’un romanından uyarlanan 1971 tarihli Duel’di. Ardından 1972’de Something Evil ve 1973’te Savage Grace geldi.
Spielberg, yola 1974 tarihli The Sugarland Express’le devam ettikten sonra, ona kariyerinin ilk yıllarında büyük bir başarı getirecek olan Jaws filmi için 1975’te kamera arkasına geçti. Kurgu, film müziği ve ses dallarında 3 oskarı kucaklayan filmin gişe hasılatı 100 milyon dolar oldu. Box-office rekoru kıran film için basın “Jawsmania” tanımlamasını yaptı. En iyi film adayı olarak da gösterilen Jaws’tan sonra Spielberg, ünlü aktör ve sonraları alter-egosu olduğunu belirteceği Richard Dreyfuss’la ortak oldu.
Jaws 2’yi çekmesi yönünde yapılan teklifleri reddeden Spielberg, 1977’de çocukluğundan beri çekmeyi düşündüğü UFO’larla ilgili olan Close Encounters of the Third Kind için kamera arkasındaydı. Film en iyi sinematografi dalında Vilmos Zsigmond’a Oscar Ödülü kazandırdı.
1979’da Pearl Harbor’la ilgili ironik değerlendirmeler yaptığı, Dan Aykroyd, John Belushi ve John Candy’nin başrollerini paylaştıkları 1941 filmini çekti.
1941, gişede istediği başarıyı yakalayamayınca Spielberg, George Lucas ve ekibiyle bir macera filmi için kolları sıvadı: Raiders of the Lost Ark. Film en iyi sanat yönetimi dalında Oscar Ödülü aldı, Spielberg’e ikinci en iyi film Oskar adaylığı getirdi ve 1981 yılının en çok gişe hasılatı kazanan yapımı oldu. Ayrıca Spielberg’in daha sonraki projelerinde de birlikte çalışacağı Harrison Ford’la tanışması için harika bir fırsattı.
1982’de Spielberg ikinci bilim kurgu filmi için kamera arakasındaydı: The Extra-Terrestrial. ET yönetmenin 1993’te çekeceği Jurassic Park’a kadar en çok gişe hasılatı yapan ve Spielberg’in en kişisel filmi oldu. 4 dalda Oscar kazandı. Ayrıca prodüksiyonunda storyboard kullanılmayan ve global pazarlama&reklamcılık stratejileriyle hazırlanan ilk Spielberg filmiydi. Spielberg filmi, anne babası ayrıldığında ne hissettiği hakkında çektiği çok kişisel bir film olarak tanımladı. 27 Haziran 1982’de dönemin Amerika başkanı Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan Spielberg’i davet ederek filmin Beyaz Saray’da gösterimini gerçekleştirdiler.
Spielberg ayrıca o dönemde vizyona E.T.’den bir hafta önce giren Poltergeist filminin prodüksiyonunda ve senaryo grubunda yer aldı.
1984’de Spielberg, Star Wars filmlerini çeken George Lucas’ın hikâyesini yazdığı ve başrolde Harrison Ford’u oynatacağı yeni filmi Indiana Jones and the Temple of Doom’u çekti. Film en iyi efekt dalında Oscar ödülünün sahibi oldu.
Güneş İmparatorluğu ve The Color Purple filmlerinden sonra serinin ikincisi Indiana Jones and the Last Crusade için 1989’da kamera arkasındaydı. Bu kez kadroda ünlü oyuncu Sean Connery de vardı.
1989 yılı Spielberg’ün 2 film çektiği ilk yıl oldu. Zira aynı yıl Always’i de izleyiciyle buluşturan Spielberg, gişede istediği sonucu alamadı. Ancak Always, Audrey Hepburn’ün oynadığı son film olarak sinema tarihindeki yerini aldı.
Always’in yarattığı hayal kırıklığından sonra Peter Pan’ın hikâyesi Hook’u beyaz perdeye uyarlayan Spielberg, gişede beklediği başarıyı elde edemedi.
1993’te, yeniden bir macera filmi çekmek için kolları sıvayan yönetmen bu kez Michael Crichton’ın romanından beyaz perdeye uyarlayacağı Jurassic Park için iş başındaydı. Film en iyi ses, görüntü efektleri ve en iyi ses dallarında olmak üzere toplam üç Oscarın sahibi oldu ve E.T.’den sonra tüm zamanların en çok ticari başarı kazanan filmiydi. Ayrıca, filmin prodüksiyonu sinema endüstrisinde ilk kez kullanılan DTS(Digital Theatre System) ile yapılmıştı.
Spielberg ayrıca 1993'te Oskar Schindler’in gerçek özyaşam öyküsünü beyaz perdeye taşıdığı ve ona en iyi yönetmen, en iyi film de olmak üzere toplam 7 dalda Oscar kazandıracak Schindler's List’i çekti. 1100 kişiyi kendi hayatını kaybetmeyi göze alarak Nazi kampından kurtaran Oskar Schindler’in hayatı, birçok eleştirmen tarafından yönetmenin en önemli ve olgun filmi olarak tanımlansa da, Spielberg filmin en önemli filmi olduğunu kabul etmekte, ancak E.T.’yi en büyük filmi olarak birinci sıraya koymaktadır. American Film Institute tüm zamanların en iyi 10 filmi listesinde Schindler's List’e yer vermiştir.
Jurassic Park ve Schindler's List’in başarılarıyla geçen 1993, Spielberg’ün film şirketi Dreamworks’ün de kuruluş tarihiydi. Zira Spielberg 1997’de kendini Jurassic Park, The Lost World’ü çekerken yönetmen koltuğunda buluncaya kadar DreamWorks için çalıştı.
Aynı yıl yeniden bir tarihi drama için kolları sıvayan yönetmen Amistad’ı çekti. Spielberg, 1998’de ona ikinci kez en iyi yönetmen oskarı kazandıracak 2. dünya savaşındaki kişisel bir hikâyeyi anlattığı Saving Private Ryan için yönetmen koltuğundaydı.
7 Şubat 2000 tarihinde Spielberg’ün doktoru yönetmenin rutin muayenesinde böbreğinde kansere neden olabilecek hücre değişiklikleri kaydetti. Los Angeles’teki Cedars Sinai Medical Center’da tedavi gören Spielberg, kısa sürede iyileşti.
2001 yılında yakın arkadaşı Stanley Kubrick’in yıllardır çekmeyi planladığı final projesi A.I.: Artificial Intelligence’i çekti. Efsane yönetmen Billy Wilder, filmin çok önemli olduğunu ancak hakkının teslim edilmediğini belirtti.
Philip K. Dick’in romanından beyaz perdeye aktarılan ve Roger Ebert’in 2002’nin en iyi filmi olarak nitelendirdiği Minority Report, gişede 300 milyon dolar hasılat yaptı.
Aynı yıl Salt Lake City’de yapılan Kış Olimpiyatları’nın açılış töreninde, geleneksel olimpiyat bayrağını taşıma görevi Spielberg’e verildi. Yönetmen ayrıca 1965’te kaydolduğu ve sinema kariyeri yüzünden bıraktığı California State University’deki eğitimini de 2002’de tamamladı. Mezuniyetinin senelerce uzamasını montaj süreci 33 yıl boyunca süren bir filme benzeten yönetmen, elektronik sanatlar ve sinema dalında lisansını aldı. Okuldaki profesörlere mesleki deneyim olarak Saving Private Ryan, Schindler's List ve Jurassic Park filmlerini sundu.
Spielberg daha sonra Catch Me If You Can(2002), Terminal (2004) War of the Worlds (2005) Munich (2005) filmlerinin yönetmenliğini yaptı. Munich 5, War of the Worlds 3, Catch Me If You Can 2 dalda Oscar'a aday oldu.
Spielberg filmlerinde farklı temalar kullanmaktadır. Sıradan insanların kendilerini sıra dışı durumların içinde bulduğu konsept ağırlık kazanmaktadır. Duel, Jaws, Close Encounters of the Third Kind, E.T. the Extra-Terrestrial, Empire of the Sun, Hook, Jurassic Park, Saving Private Ryan, Catch Me if You Can, War of the Worlds ve Munich bu temaya örnektir. Bilimkurguya olan düşkünlüğünün babasından geldiğini açıklayan yönetmen, filmlerinde aile bağları üzerinde de sıklıkla durmuş, naif, merak ve inanç duygusu gelişmiş bir duruş geliştirmiştir. Özellikle çocuk ve ebeveyn ilişkileri ekseninde gelişen konular üzerine gitmiştir. Anne babası ayrı çocuklar, ilgisiz babalar, aile sorunları yanında II. dünya savaşı başta olmak üzere, savaş, terörizm, ırkçılık gibi global konularla da yakından ilgilenmiştir.
“Lincoln” Analizi
Amerika Birleşik Devletleri’nin 16’ncı Başkanı Abraham Lincoln’ün hayatından bir kesit sunan filmin ana konusu ise, Lincoln’ün Amerikan anayasasında köleliği yasaklayan 13. maddeyi parlamentodan geçirmek için verdiği siyasi mücadele. Filmde, Amerikan İç Savaşı’nın sonlarına denk gelen bu süreç boyunca kurulan ittifaklar, yapılan pazarlıklar, değişen dengeler ve kullanılan bazen siyasi etiğin dışına da çıkılarak- metotlar en ince ayrıntısına kadar anlatılmakta.
Lincoln’ün son dört ayını konu alan filmde en çok dikkat çeken durum ise Lincoln performansıyla Daniel Day-Lewis’in oyunculuğu. Daniel Day-Lewis’in ses tonundan yürüyüşüne, hareketlerinden bakışına kadar tıpatıp Lincoln olarak karşımıza çıkıyor. Bu etkiyi bırakmasının sebeplerinden biri de yapılan makyajın yapay durmaması. Film makyajdan kostüme kadar her konuda başarılı olduğunu gözler önüne sermiş.
Spielberg kamerasının bakış acısıyla Lincoln’ü bir kahramanın yanı sıra iyi, doğru olanı yapan bir siyasetçi, ailesini seven ve ailesini korumaya çalışan bir baba imajını başarılı bir şekilde yansıtmış. Filmde Lincoln’ün başarılı bir lider olmasının yanında sıradan bir insan olduğu da vurgulanmış. Liincoln’ün oğlu için yere uzanması, ocağı yakmak için yere eğilmesi ve büyük oğlunu savaşa göndermek istemeyerek onu korumaya çalışması gibi…
Çoğu Amerikan filmlerinin aksine milliyetçilik duygusundan yoksun bir film. Amerika’nın en sevilen başkanı olan Lincoln, filmde ki izlenimine göre önce hümanist sonra milliyetçi bir kişiliğe sahip gibi duruyor.
[1] Illinois, ABD'nin Ortabatı eyâletlerinden birisidir. Başkenti Springfield'dır. En büyük kenti Şikago'dur. Illınois, ABD'nin en kalabalık 5., en büyük 25. eyaletidir.
コメント